top of page

Türk Demokrasisinin Dünya Gizli Servisleriyle İmtihanı-3-

Güncelleme tarihi: 15 Eyl 2022

Sesli Makale İçin Tıklayınız....



Kimin eli kimin cebinde ilişkiler yaşanıyor bolca, sonra birileri de çıkıp bunları deşifre edip kendine nema oluşturuyor. Kim kimi satarsa kârdayız a dönen bir garip döngü.


Düzen, birbirinin açığını bulup deşifre etme üzerine kurulu. Asıl kendimize fayda getirecek söylenmesi gerekenler unutturuluyor.


Unutalım ki;


Fark edip düzeltme çabasına düşmeyelim.


Unutalım ki;


Yarınlarımızı kendi çıkarları doğrultusunda rahatça kurabilsinler.


Unutalım ki;


Sevgisizleşelim, merhametsizleşelim, saygısızlaşıp insansızlaşalım.


Unutalım ki;


Geçmişimizi, köprü kurmayalım dünümüzle, kurmayalım ki bir yarımız eksik, yetim, öksüz kalsın, kalsın ki çaresizlikten faydalanıp el uzatanı veli nimet zannedelim.


Velhasılı toplumsal sorumluluk toplumu yönetenlerin en öncelikli kullanması gereken şey. Parti için değil, toplum-devlet için, kendi cebin, gücün için değil, toplum ve devletin cebi için.


Eğer devlet ve toplum güçlü, tam bağımsız, tam demokrat olursa güçlü oluruz. Aksi halde belki cebimiz güçlü olur, partiniz güçlü olur,


Amaaaaaa;


bir devlet ve halkınız olmaz, halksız ve devletsiz kalırsınız...


Sonraaaa;


Gelir devlet olmayı beceren düşman ucube, sizi cebinizdekilerle satın alıp kendi uşağı yapar.

İnsan olmayı unutturup yönetebilmek için makinalaştırıp, duygusuzlaştırırlar. İşte o yüzden, allandırıp, pullandırıp koydular sosyal medyayı önümüze... Oyalanmaktan insan olmayı unutup istedikleri gibi olalım diye.


İçtiğin kahveden, yediğin, giydiğine kadar resmedip paylaş ki uzaklaşabilesin insanca yaşamaktan.


Uzaklaş ki;


Merhametsiz ol,


Uzaklaş ki;


Acıma duygun körelsin...


Sadece beğen, alış veriş yap, tüket.


Düşünme ama tüket...


Öyle ol ki, yapmakla oyalanmaktan sorgulamayı unut...


Öylede olduk.


Büyüyüp, bağımsızlaşıp kontrolden çıkmayalım diye gerçek demokrasi, gerçek medeniyetten uzaklaştırıp, işlerine gelmeyen yöneticileri diktatör diye pazarlayıp algı oluşturanlar, asıl bu yaptıklarının orijinal bir diktatörlük olduğunu büyük bir ustalıkla saklamayı maalesef becerdiler şu ana kadar...


Bahsettim ya biraz önce, "işlerine gelmeyen yöneticileri diktatör ilan ediyorlar diye. Bunun en sıcak, en yakın, en somut örneklerinden bir tanesi LİBYA'dır...


Kaddafi'li Libya.


1969' da Libya yönetimine girip, bir sene sonrada Başbakanlık ve Savunma Bakanlığı görevlerini üstlendi.


Kaddafi'li Libya' da su ve doğal gaz zorunlu ihtiyaç olduğu için ücretsizdi.


Evlerde elektrik bedavaydı.

Sağlık, eğitim bedava

İlaç bedava

Bankalar faizsiz

Vergi bedava


Yurt dışında okumak isteyen gençlere ayrım yapılmaksızın 1650 avro geri ödemesiz burs.


Petrolden elde edilen gelirin neredeyse %90' ı Libya halkına gidiyordu.


Evlenmek isteyen gençlere daire veriyordu.


Libya vatandaşı olan her aile ister çalışsın ister işsiz olsun 750-800 civarında maaş veriliyordu.

Kaddafi döneminde IMF' ya da Dünya Bankası’ndan hiç kredi alınmamıştı.


İngiliz askeri üstlerini ülkeden çıkaran Kaddafi petrol şirketlerini ulusallaştırıp, Yahudi azınlığın mal varlığına el koyarak onları göçe zorladı.


Kıbrıs Barış Harekatına ABD' ye meydan okuyarak Türkiye'ye direkt destek veren tek liderdi....


Peki biz ne yaptık?


Gazete ve medyalarımızdan devrildiğinde "Diktatör lider devrildi" manşetleri attık!


Peki, neye ve kime göre diktatördü!


Şu anki Libya'da yukarıdaki saydığım bütün maddeler paralı, halk bin pişman...


Bu yazıda altını sıkça çizip vurgulayacağım gerçekte bu. Tüm bunlar emeli olan, ucube düşman devletlerin tarafından bize dedirttiriiyor, kavramların anlamları, kendi çıkarları doğrultusunda düzenlenip bize çakma kavramlar olarak pazarlanıyor...


Çetin AGAŞE


Sesli Makale İçin Tıklayınız....



bottom of page